top of page

Etiler, Bir Mahalle Öyküsü

Etiler, Bir Mahalle Öyküsü kitabında, Türkiye şehircilik ve mimarlık tarihinde Etiler’in yeri, tüm planlama ve uygulama aşamaları, mevzi imar planı ve ev tipleri, mahallenin çarşısı, okulları ve sosyal alanları ele alınarak, mahalle sakinlerinin geçmişten gelen anı ve fotoğraflarıyla zenginleşmiş bir semt tarihi anlatılıyor. Ömrümün elli iki yılını Etiler’de geçirdim ve bu kitapta, kendi yaşadıklarımın yanı sıra mahalle sakinlerinin anılarında yer alan olay ve kişilerin izini sürerek 1952-1980 yılları arasında Etiler’deki yaşamı her yönüyle okuyucuya sunmaya çalıştım. Kitap kapsadığı dönemi, İstanbul’u ve hatta Türkiye’yi ekonomik, siyasi, mimari ve çevresel unsurlarıyla kendi çapında kayda geçirdi. Gündelik yaşamı ayrıntılarıyla aktarması sayesinde bundan sonra bu konuda söz söyleyecek olanlara bir altlık oldu belki de. 
 
Etiler’in kuruluş yıllarına ait belgelerden, genel kurul raporlarından yararlanarak öncelikle kendi anılarıma bir zemin hazırlamaya çalıştım. Bu araştırmalardan edindiğim belge ve bilgilere ilave olarak, okuyucunun gözünde o günleri canlandırmak amacıyla, anımsadığım gündelik hallerimize, eski belgelerde aktarılanları teyit eder şekilde metnin içinde yer verdim. Konuyu zenginleştirmek amacıyla, Etiler’le ilgili sözlü tarihe dayanan bilgilerin peşine düştüm. İlk yerleşen kişilerin ağzından, mahalle sakinlerinde iz bırakmış ve neredeyse tüm sakinlerinin hatırladığı olayları dinledim, kaydettim, metne döktüm, düzenledim.
 
Ailecek biz, 1956 yılından itibaren Etiler’de oturmaya başladık; yani ben üç yaşımdan itibaren buradaki bahçelerde, sokaklarda oynayarak büyüdüm. Benim çocuklarım da aynı sokakta oynayarak yıllarını geçirdi. Son yıllar hariç, tüm hayatım Etiler’de geçti. Bu kitaba başladığım günlerde, ilk başta eski Etilerli abilerime, ablalarıma, arkadaşlarıma ulaşmam bu sayede çok kolay oldu. Onlarla söyleşiler yaptım, varsa eski fotoğraflarını istedim. Her söyleşi başka bir kapı açtı, karşıma yeni kaynaklar çıktı. Tanış çemberim giderek büyüdü ve ilginçleşti.
 
1980’lere kadar olan dönem ile sınırlı kalmaya çalıştım, zira sonrasında Etiler özgün halini çokça kaybetmiş durumdaydı. Hayat büyük bir hızla değişirken tabii ki Etiler ve İstanbul da kaçınılmaz olarak aynı hızla değişti. Bu kitaptaki anılarla Etiler’in yaklaşık ilk yirmi beş yılını okuyucuya anlatmaya, onların gözünde mahalleyi canlandırmaya çalıştım. İlerleyen yıllarda, 1980 sonrası Etiler büyük değişimlere sahne oldu, kalabalıklar ve trafik arttı, binalar ve siteler çoğaldı. İlk kooperatif evleri yüksek duvarlarla ve tellerle çevrili bahçelerinin içinde, kendi içine dönük bir yaşama geçti. Ana caddede ve sokak aralarında işyerleri açıldı, birbirini tanımayan sokak sakinlerinin artmasıyla mahalle ve komşuluk kültürü kalmadı. 

 Bir Voleybolcunun Anıları

Bu benim voleybol yıllarımı anlatan bir anı kitabı. Kendi yaşadıklarımı anlatırken, bende iz bırakan anıları yeniden hatırlarken, doğal olarak      o dönemi de aktardım. Sanki başka bir ülkeyi, başka bir çağı anlatıyor gibiyim. O kadar çok şey değişti ki… On yıllar içerisinde, Türkiye’de Kadın Voleybol Milli Takımı olmadığı dönemden, sıfırdan başlayıp, dünyanın zirvesine oturduk; hem kulüp takımlarımız her yıl Avrupa ve Dünya Şampiyonu oluyorlar, hem de milli takımımız her zaman Avrupa ve Dünya Şampiyonalarında üst sıralarda yer alıyor.
Bu on yıllar içerisinde dünyada sistemler, imparatorluklar çöktü; yeni ülkeler çıktı, voleybol kuralları değişti, voleybolcuların, takımların fizikleri, kimyaları gelişti. Türkiye’de ise depremler, krizler, darbeler, kıtlıklar, salgın hastalıklar, devalüasyonlar oldu; sokakta uçuşan mermilerden, akşamları sokağa çıkamadığımız yıllar geçti. Döviz yokluğundan yurt dışına çıkışların üç yılda bir mümkün olduğu zamanlar oldu. Bir kışı yakıtsız geçirdik, evlerde iş yerlerinde, salonlarda kaloriferler yanmadı tüm kış boyunca; yağ, şeker, tüp gaz bulunmaz oldu .
Ne güzel ki, biz voleybol oynamaya devam ettik. Hayat ve içimizdeki çocukça coşku her zaman bu zor koşullara galip geldi. Tarihe düşülen kayıtlar, olaylar, gazete manşetleri, ürkünç haberler aslında bizim yanımızdan geçti, gitti. Bizim hayatımız voleyboldu ve etrafımızdaki çalkantılar spor yaşantımızı etkilemedi. Hayat bizim için etraftaki olaylar değil, kendi maçlarımız, zaferlerimiz, yenilgilerimiz, seyahatlerimiz, yaşadıklarımızdı sonuçta. Hiç sağa, sola bakmadan, kendi yolumuzda yürüdük, gittik ve bu sayede çok başarılı olduk. Hayal bile edemediğimiz yerlere geldik.
Bu yıllar içerisinde değişen çok önemli başka bir şey daha oldu; o da kadın sporcuların toplumdaki yeri ve insanların zihinlerindeki algıydı. Aileler kızlarını spora, voleybola göndermek istemezken, kadın sporculara iyi gözle bakılmazken, her başarımızdan ve televizyondaki maç yayınından sonra, gazetelerdeki boy boy zafer ve gurur tablolarından sonra, kadın voleybolculara ilgi, saygı ve hayranlık arttı. Halk bu voleybolcu kızları böyle sevdi, benimsedi. Kızları da bizim gibi olsun istedi ve voleybol okulları dolup taşar oldu.
Bir araba reklamında denildiği gibi: “Yola çıktığımızda yol yoktu !” Kendi yolumuzu kendimiz açtık; kendi yolumuzu kendimiz yürüdük; ummadığımız, beklemediğimiz, hayalimizin ötesinde yerlere vardık.

 

Ne mutlu biz, voleybolcu kadınlara !
 

bottom of page